Zengin ile fakir
Şirazlı Sadi'den mülhem bir nefis muhasebesi: Fakir: Cömertlerin elinde para yok, parası olanlarda cömertlik yok. Fakirin kudret eli bağlanmış, zenginin irade ayağı kırık... Ah şu mürüvvetsiz zenginler!
Zengin: Saçmalıyorsun efendi!.. Zenginler miskinlerin geçimi,
münzevilerin ambarı, dilencilerin başvuru makamı, yolcuların
sığınağıdır... Mürüvvetleri öyledir ki, evvel elinin altındakiler yemek
yer, kendileri sonra sofraya oturur. İkramın fazlasını yetimlere, dul
kadınlara, ihtiyarlara, akraba ve komşulara ulaştırırlar. Zekâtı,
fitresi, hediyesi, sadakası, kurbanı, adağı ayrı ayrı... Fakirler onun
devletine erişebilir mi sanırsın? Boş mideden ne kuvvet, boş elden ne
lütuf, bağlı ayaktan ne yolculuk?!.. Perişan eden fakirlikten Allah'a
sığınırım!
- Bunu duymuşsun ama efendim Muhammed Mustafa'nın "Fakirlik iftiharımdır!" dediğini duymamışsın sen.
- Sebeplere yapışmaz ve helalinden çalışmazsa elbette eline geçmez. Ama istediğine oranla çok çalışırsan Allah elbette verir. Hem bilmez misin ki marifetsiz fakir huzura eremez. Huzuru olmayanın küfre varma tehlikesi vardır. Oysa çalışır, sebeplere yapışır, tevekkül eder ve işini doğru yaparsa Allah fakirin gayretini bereketlendirir, kerem hazinesinden nimetler sunar.
- A zavallı aldanmış!.. Öyle abarttın ki seni duyan da zenginleri dertlerin panzehiri, rızık hazinesinin anahtarı sanacak. Oysa zengin dediklerin, mala ve nimete dalmış, itibar ve servete kapılmış, özel mahallelerde oturup halktan kaçan, lüks AVM'den başka yerde kendilerini anlamlandıramayan, kibirli, kendini beğenmiş, bencil ödleklerden gayrı nedir ki? Kazara bir yoksul ile yoldaşlık etseler, birlikte bulunsalar sadece küçümseyerek konuşur, tiksinerek bakarlar. Kibirleri vardır ama ilimleri, kültürleri, sanatları, gülümsemeleri yoktur. Çok paraya sahiptir ama bir medeniyete sahip değildir. Sahip oldukları mal ve taşıdıklarını zannettikleri itibar(!) yüzünden kendilerini dev aynasında görürler, çalışanlarına hor bakar, işçilerini azarlar, kapılarına gelenden tiksinirler. Hırsta cömert, vermede cimri... İbadetçe başkalarından geride olup da malca ileride olanlar sureta zengindir, ama hakikatte fakirin ta kendisidir. Bilgeye karşı mal ile övünen amber de olsa toprak hükmündedir.
- Çok ileri gittin! Zengin dediğin kerem sahibidir.
- Güleyim bari, hepsi paranın kölesidir. Mart bulutu gibi, gürler ama yağmazlar. Güneş olduklarını iddia ederler ama kimsenin yüzüne veya hanesine doğmazlar; ışıklarını göstermezler. Kudret onlara at vermiştir ama binmezler. Zavallılar, meşakkatle mal biriktirip cimrilikle saklarlar ve sonunda hasretle bırakıp giderler. Zengin hayatlarını fakirlerden gizlemek için de kendilerine siteler kurup güvenlik memurları tutarlar. Ta ki kendi ayarlarında olmayan biri gelirse içeri almasınlar, kapıya birisi gelirse ellerini göğsüne dayayıp "İçerde kimse yok!" desinler. Yalan değildir hani!
- Peki beklentisi olanlardan bıktıkları ve dilenci fakirlerden gına geldiği için böyle yapıyor olamazlar mı? Hani denizde kum, çevrede fakir... Her kılıkta, her rütbede, her kademede üstelik... Hatem-i Taî çölde değil de şehirde yaşasaydı herhalde adı cömertlik defterinin başına yazılamazdı.
- Sen cimrilikle cömertlik, fakirlikle zenginlik arasında tamah sahibi birisin anlaşılan.
- Tamahı ben yalnızca zenginlerde görürüm ki zenginlikleri arttıkça haramı helali düşünmez olurlar. Fakiri ise haramdan, helalden Allah muhafaza eder. Fakir cefaya katlanır, sabreder, haline şükreder... Bunlar hep Allah'ın hoşuna giden şeylerdir...
- Anlaşıldı, biraz daha ileri gidersen alan eli veren elden üstün sayacaksın. Oysa çeşit çeşit suç işleyen, haksız işler yapan ve duvar delenler de fakirlerden değil midir? Yoksulun zindana düşmesi zenginden çoktur.
- Tabii ya; zengin hiç duvar delmez, güç gösterip duvarı ortadan kaldırır. Nefsinin arzularına cevap verirken imkânları kullanır ama fakir bununla sınanır. Sen bilemezsin, fakirlik insana sınav olmak üzere neler yaptırır neler. Umulur ki fakir bu sınavı kazansın!.. Senin gibi zenginlerin sınavı ise zindan ile değil, kibir ile... Saklamak ile değil, vermek ile... Nice iffetliler fakirlik sebebiyle fesadın ortasına düşerler ama nice iffetsizler de zenginlik sebebiyle bizzat fesat çıkarırlar. İşte bu yüzden ben şu zenginlerin haline acıyorum.
- Sen onların haline imreniyor olmayasın?
- Asla!.. Ben fakirim. Kabul... Ama bence fakirlerin en iyisi zengini ve zenginliği önemsemeyen; zenginin en büyüğü de zenginliğini arttırmak için meşru yolda ilerlerken fakir gibi yaşayandır.
- Bence de zenginin en büyüğü, fakirin derdini çeken; fakirin en iyisi de fakirlik yüzünden harama yaklaşmayandır.
i.pala@zaman.com.tr - Bunu duymuşsun ama efendim Muhammed Mustafa'nın "Fakirlik iftiharımdır!" dediğini duymamışsın sen.
- Sus... Senin o dediğini Hz. Peygamber rıza yolunun yiğitleri,
kader meydanının asil süvarileri için söylemiştir. Yoksa miskin miskin
oturup fakirlikle iftihar edilmez. Kul Rabb'inden isterken bile zengin
olmalı; kulübe yerine kâşâne, Haliç yerine Boğaziçi istemeli.
- Eline geçmeyecek olduktan sonra...
- Sebeplere yapışmaz ve helalinden çalışmazsa elbette eline geçmez. Ama istediğine oranla çok çalışırsan Allah elbette verir. Hem bilmez misin ki marifetsiz fakir huzura eremez. Huzuru olmayanın küfre varma tehlikesi vardır. Oysa çalışır, sebeplere yapışır, tevekkül eder ve işini doğru yaparsa Allah fakirin gayretini bereketlendirir, kerem hazinesinden nimetler sunar.
- A zavallı aldanmış!.. Öyle abarttın ki seni duyan da zenginleri dertlerin panzehiri, rızık hazinesinin anahtarı sanacak. Oysa zengin dediklerin, mala ve nimete dalmış, itibar ve servete kapılmış, özel mahallelerde oturup halktan kaçan, lüks AVM'den başka yerde kendilerini anlamlandıramayan, kibirli, kendini beğenmiş, bencil ödleklerden gayrı nedir ki? Kazara bir yoksul ile yoldaşlık etseler, birlikte bulunsalar sadece küçümseyerek konuşur, tiksinerek bakarlar. Kibirleri vardır ama ilimleri, kültürleri, sanatları, gülümsemeleri yoktur. Çok paraya sahiptir ama bir medeniyete sahip değildir. Sahip oldukları mal ve taşıdıklarını zannettikleri itibar(!) yüzünden kendilerini dev aynasında görürler, çalışanlarına hor bakar, işçilerini azarlar, kapılarına gelenden tiksinirler. Hırsta cömert, vermede cimri... İbadetçe başkalarından geride olup da malca ileride olanlar sureta zengindir, ama hakikatte fakirin ta kendisidir. Bilgeye karşı mal ile övünen amber de olsa toprak hükmündedir.
- Çok ileri gittin! Zengin dediğin kerem sahibidir.
- Güleyim bari, hepsi paranın kölesidir. Mart bulutu gibi, gürler ama yağmazlar. Güneş olduklarını iddia ederler ama kimsenin yüzüne veya hanesine doğmazlar; ışıklarını göstermezler. Kudret onlara at vermiştir ama binmezler. Zavallılar, meşakkatle mal biriktirip cimrilikle saklarlar ve sonunda hasretle bırakıp giderler. Zengin hayatlarını fakirlerden gizlemek için de kendilerine siteler kurup güvenlik memurları tutarlar. Ta ki kendi ayarlarında olmayan biri gelirse içeri almasınlar, kapıya birisi gelirse ellerini göğsüne dayayıp "İçerde kimse yok!" desinler. Yalan değildir hani!
- Peki beklentisi olanlardan bıktıkları ve dilenci fakirlerden gına geldiği için böyle yapıyor olamazlar mı? Hani denizde kum, çevrede fakir... Her kılıkta, her rütbede, her kademede üstelik... Hatem-i Taî çölde değil de şehirde yaşasaydı herhalde adı cömertlik defterinin başına yazılamazdı.
- Sen cimrilikle cömertlik, fakirlikle zenginlik arasında tamah sahibi birisin anlaşılan.
- Tamahı ben yalnızca zenginlerde görürüm ki zenginlikleri arttıkça haramı helali düşünmez olurlar. Fakiri ise haramdan, helalden Allah muhafaza eder. Fakir cefaya katlanır, sabreder, haline şükreder... Bunlar hep Allah'ın hoşuna giden şeylerdir...
- Anlaşıldı, biraz daha ileri gidersen alan eli veren elden üstün sayacaksın. Oysa çeşit çeşit suç işleyen, haksız işler yapan ve duvar delenler de fakirlerden değil midir? Yoksulun zindana düşmesi zenginden çoktur.
- Tabii ya; zengin hiç duvar delmez, güç gösterip duvarı ortadan kaldırır. Nefsinin arzularına cevap verirken imkânları kullanır ama fakir bununla sınanır. Sen bilemezsin, fakirlik insana sınav olmak üzere neler yaptırır neler. Umulur ki fakir bu sınavı kazansın!.. Senin gibi zenginlerin sınavı ise zindan ile değil, kibir ile... Saklamak ile değil, vermek ile... Nice iffetliler fakirlik sebebiyle fesadın ortasına düşerler ama nice iffetsizler de zenginlik sebebiyle bizzat fesat çıkarırlar. İşte bu yüzden ben şu zenginlerin haline acıyorum.
- Sen onların haline imreniyor olmayasın?
- Asla!.. Ben fakirim. Kabul... Ama bence fakirlerin en iyisi zengini ve zenginliği önemsemeyen; zenginin en büyüğü de zenginliğini arttırmak için meşru yolda ilerlerken fakir gibi yaşayandır.
- Bence de zenginin en büyüğü, fakirin derdini çeken; fakirin en iyisi de fakirlik yüzünden harama yaklaşmayandır.
24 Temmuz 2012, Salı
0 yorum:
Yorum Gönder